Türkçe English Arabic

16

Günahlarının Bağışlanması ve Kusurlarının Affedilmesi İçin Yalvardığı Zaman Okuduğu Dua

Allah’ım, ey rahmetinden günahkârların medet umduğu; ey darda kalanların ihsanını anmaya sığındığı; ey korkusundan hatalıların şiddetle ağladığı; ey kimsesi olmayan garibin munisi; ey her gamlı tasalının ferahlığı; ey yardımsız bırakılmış yalnızların imdadı; ey dışlanmış muhtaçların destekçisi! Sen, rahmeti ve ilmiyle her şeyi kuşatansın. Sen, her yaratığa nimetlerinden bir pay ayıransın. Sen, affı cezalandırmasından üstün olansın. Sen, rahmeti gazabının      önünde koşansın. Sen, ihsanı, eli boş geri çevirmesinden çok olansın. Sen, rahmetinin genişliğine bütün yaratıkların sığdığı Zât-ı Kibriya’sın. Sen, ihsanda bulunduğundan karşılık beklemeyensin. Sen, kendisine karşı geleni cezalandırmakta aşırı gitmeyensin.

Ben ise, ey Rabbim, “Çağrına icabet ettim, emrine boyun eğdim” diyen, dua etmekle görevlendirdiğin kulunum. (Zelilliğinin ifadesi olarak) Önünde yerlere kapanmış, hatalarından dolayı sırtında ağır bir yük taşıyan, ömrünü günahlarda tüketen, karşı gelinecek biri olmadığın halde cahilliğiyle sana karşı gelen bir zavallıyım. Şimdi sen, ey Rabbim, sana yalvarıp yakarana acıyacak mısın ki, ben de çokça yalvarıp yakarayım?! Veya sen, (korkundan) ağlayanı bağışlayacak mısın ki, ben de hemen ağlayayım?! Ya da sen, zelilce yüzünü toprağa sürenin hatalarını affedecek misin?! Yahut sen, sana güvenerek fakirliğinden sana yakınanı zenginleştirecek misin?!

İlahi, senden başka ihsanda bulunacak birini tanımayanın ümidini boşa çıkarma. Senden başka ihtiyacını giderecek birini bilmeyeni yardımsız bırakma.   İlahi, Muhammed ve âline salat eyle ve sana gelmişken benden yüz çevirme. Senden dilemişken beni yoksun bırakma. Dikilip önünde durmuşken alnıma vurarak beni geri çevirme. Sen, kendini merhametle vasıflandırmışsın. O halde, Muhammed ve âline salat eyle ve bana merhamet et. Sen, kendini affedicilikle adlandırmışsın. O halde beni affet.

İlahi, korkundan akan gözyaşlarımı, haşyetinden çarpan kalbimi ve heybetinden titreyen bedenimi görüyorsun. Yaptıklarımdan dolayı senden utanç duymaktayım. Bu yüzden sana yalvarırken sesim kısık, seni çağırırken dilim tutuktur.

Ey Tanrım, hamd sana mahsustur. Nice ayıbımı örtüp beni rüsvay etmedin. Nice günahlarımı gizleyip beni teşhir etmedin. Nice çirkin işler işledim, ama sen onların üzerindeki perdeyi açmadın; onların çirkinlik ve rezillik gerdanlığını boynuma takmadın; ayıplarımı arayan komşularıma ve bana verdiğin nimetleri kıskananlara onları bildirmedin. Ancak bunca lütuf ve şefkatine rağmen yine de ben bildiğin kötü işlerime devam ettim! O halde ey Tanrım, rüşdü konusunda kim benden daha cahil olabilir ki?! Nasibi hususunda kim benden daha gafil olabilir ki?! Bana verdiğin rızkları, beni sakındırdığın günahlara harcadığım zaman kim nefsini ıslah etmeye benden daha uzak?! Senin davetinle şeytanın daveti arasında kalıp da şeytanı tanımakta kör olmadığım, ondan bildiğimi   unutmadığım halde, senin davetinin sonunun cennet, onun davetinin sonunun cehennem olduğunu bilerek onun davetine uyduğum zaman benden daha çok batıla dalan, kötülüğe girişen kim olabilir?! Pâk ve münezzehsin sen. Kendi aleyhime tanıklık ettiğim hususlar, açığa vurduğum gizlilikler ne kadar ilginç! Ancak benim böyle olmama rağmen senin bana karşı böyle yumuşak olman, beni hemen cezalandırmaman daha da ilginç! Ne var ki bu, benim senin katındaki değerimden değil; gazabını gerektiren günahlardan vazgeçmem, aşağılayıcı kötü huylarımdan sıyrılmam için senin bana tanıdığın bir fırsat ve bana ihsan ettiğin bir lütuftur. Bir de beni affetmek, beni cezalandırmaktan daha sevimlidir sana.

Benim ise ey Rabbim, günahlarım o kadar çok,   eserlerim o kadar çirkin, fiillerim o kadar kötü, batıla dalışım o kadar pervasızca, itaatin hususunda o kadar bilinçsiz, azap vaadinin karşısında o kadar umursamazım ki, ayıplarımı saymaktan, günahlarımı söylemekten bile âcizim.

Ancak günahkârların durumunu düzeltecek şefkatine göz dikerek, hatalıların boynunu masiyet köleli-ğinden kurtaracak rahmetini ümit ederek bu sözlerle kendimi kınamaktayım.

Allah’ım, işte boynum; günahların kölesi olmuş! O halde, Muhammed ve âline salat eyle ve (günahlarımı) affederek beni bu kölelikten kurtar! Ve işte sırtım; hataların ağırlığı altında ezilmiş! O halde, Muhammed ve âline salat eyle ve lütf u kereminle yükümü hafiflet!

İlahi, eğer gözkapaklarım dökülene kadar sana yalvarıp ağlasam; sesim tıkanana kadar feryat etsem; ayaklarım şişene kadar sana ibadet etmeye dursam; belkemiğim yerinden ayrılana kadar sana rüku etsem; gözlerim çanaklarından çıkana kadar sana secde etsem; ömrüm boyu yerin toprağını yesem; hayatımın sonuna kadar kül suyu içsem; bu arada dilim tutulana kadar seni ansam ve utancımdan başımı göğe doğru kaldırmasam; bütün bunlarla, tek bir günahımın bile affını hakketmiş olmam. Eğer mağfiretini hakkettiğim zaman beni bağışlıyorsan, affına layık görüldüğüm zaman beni affediyorsan, bu kesinlikle hakkederek kazandığım, layık olarak hakkettiğim bir şey değildir. Çünkü ben, sana ilk karşı gelişimde zaten cehennemi hakketmiştim. Onun için eğer beni cezalandırsan, katiyen bana zulmetmiş olmazsın. Ama yine de sen, ey Tanrım, rahmetinle beni kuşatıp günahlarımı açığa vurarak beni rüsvay etmiyorsun; kereminle bana fırsat tanıyıp beni hemen cezalandırmıyorsun ve lütfunla bana yumuşak davranıp nimetlerini elimden almıyor, ihsanını bulandırmıyorsun. O halde (ey Rabbim),     uzun bir süredir ağlayıp sızlamama, çaresizliğimin had safhaya ulaşmasına ve durumumun vahametine bakarak bana acı!

Allah’ım, Muhammed ve âline salat eyle ve beni günahlardan koru; itaatine muvaffak kıl; (sana doğru) güzel bir dönüşü bana nasip eyle; tövbeyle beni temizle; özel korumanla beni destekle; sağlıkla işlerimi düzene koy; mağfiretinin tadını bana tattır; beni affının özgürü, rahmetinin azatlısı kıl; benim için gazabından güvencede olduğumu yaz; ahiretten önce dünyada bunun müjdesini bana ver; bu müjdenin    alametini, belirtisini bana tanıt, bildir. Hiç kuşku yok, bunlar, senin geniş rahmetini daraltamaz; sonsuz kudretini aşamaz; hilmine galip gelemez ve ayetlerinin kılavuzluk ettiği bol bağışlarını zorlayamaz. Çünkü sen, hiç kuşkusuz, dilediğini yapar; irade ettiğini hükmedersin. Sen her şeye kadirsin.

 

        16

His Supplication in Asking Release

His Supplication when he Asked Release from his Sins or Pleaded in Seeking Pardon for his Defects

O God,
          O He through whose Mercy sinners seek aid!  

O He to the remembrance of whose beneficence the distressed flee!

          O He in fear of whom the offenders weep!
          O Comfort of every lonely stranger!
          O Relief of all who are downcast and distressed!
          O Aid of everyone abandoned and alone!
          O Support of every needy outcast!
Thou art He
                    who embracest everything in mercy and knowledge!94
          Thou art He
                    who hast appointed for each creature a share of Thy favours!
          Thou art He
                    whose pardon is higher than His punishment!
          Thou art He
                    whose mercy runs before His wrath!
          Thou art He
                    whose bestowal is greater than His withholding!
          Thou art He
                    by whose mercy all creatures are embraced!
          Thou art He
                    who desires no repayment by him upon whom He bestows!
          Thou art He
                    who does not overdo the punishment of him who disobeys Thee!
And I, my God, am Thy servant
                    whom Thou commanded to supplicate
          and who said:
                    I am at Thy service and disposal!
          Here am I, my Lord,
                    thrown down before Thee.
          I am he
                    whose back offenses have weighed down!
          I am he
                    whose lifetime sins have consumed!
          I am he
                    who was disobedient in his ignorance,
                    while Thou didst not deserve that from him!
Wilt Thou, my God,
          be merciful toward him who supplicates Thee,
                    that I should bring my supplication before Thee?
          Wilt Thou forgive him who weeps to Thee
                    that I should hurry to weep?
          Wilt Thou show forbearance toward
                    him who puts his face in the dust before Thee in lowliness?
          Wilt Thou free from need
                    him who complains to Thee of his indigent need with confidence?
My God,
          disappoint not him who finds no bestower
                    other than Thee,
          and abandon not him who cannot be freed from his need for Thee
                    through less than Thee!
My God,
          so bless Muhammad and his Household,
          turn not away from me
                    when I have turned my face toward Thee,
          deprive me not
                    when 1 have besought Thee,
          and slap not my brow with rejection
                    when I have stood before Thee!
Thou art He who has described Himself by mercy,
          so bless Muhammad and his Household
                    and have mercy upon me!
          Thou art He who has named Himself by pardon,
                    so pardon me!
Thou hast seen, my God,
          the flow of my tears
                    in fear of Thee,
          the throbbing of my heart
                    in dread of Thee,
          and the infirmity of my limbs
                    in awe of Thee.
          All this from my shame before Thee
                    because of my evil works!
          So my voice has become silent,
                    no longer crying to Thee,
          and my tongue has gone dumb,
                    no longer whispering in prayer.
My God,
          so to Thee belongs praise!
          How many of my haws Thou hast covered over
                    without exposing me!
          How many of my sins Thou hast cloaked
                    without making me notorious!
          How many faults I have committed, yet Thou didst not
                    tear away from me their covering,
                    collar me with their detested disgrace,
                    or make their dishonour plain
                              to those of my neighbours who search for my defects
                              and to those who envy Thy favour toward me!
          But that did not prevent me from passing on
                    to the evil that Thou knowest from me!
          So who is more ignorant than I, my God,
                    of his own right conduct?
          Who is more heedless than I
                    of his own good fortune?
          Who is further than I
                    from seeking to set himself right?
          For I spend the provision Thou deliverest to me
                    in the disobedience Thou hast prohibited to me!
          Who sinks more deeply into falsehood
                    and is more intensely audacious in evil than I?
          For I hesitate between Thy call and the call of Satan
                    and then follow his call
                              without being blind in my knowledge of him
                              or forgetful in my memory of him,
                    while I am certain that Thy call takes to the Garden
                    and his call takes to the Fire!
Glory be to Thee!
          How marvellous the witness I bear against my own soul
                    and the enumeration of my own hidden affairs!
          And more marvellous than that is Thy lack of haste with me,
                    Thy slowness in attending to me!
                    That is not because I possess honour with Thee,
           but because Thou waitest patiently for me
                    and art bountiful toward me
                    that I may refrain from disobedience displeasing to Thee
                    and abstain from evil deeds that disgrace me,
          and because Thou lovest to pardon me more than to punish!
But I, my God, am
          more numerous in sins,
          uglier in footsteps,
          more repulsive in acts,
          more reckless in rushing into falsehood,
          weaker in awakening to Thy obedience,
                    and less attentive and heedful toward Thy threats,
          than that I could number for Thee my faults
                    or have the power to recount my sins.
          I only scold my own soul,
                    craving Thy gentleness,
                              through which the affairs of sinners are set right,
                    and hoping for Thy mercy,
                              through which the necks of the offenders are freed.
          O God,
                    this is my neck,
                              enslaved by sins,
                    bless Muhammad and his Household
                              and release it through Thy pardon!
                    This is my back,
                              weighed down by offenses,
                    bless Muhammad and his Household
                              and lighten it through Thy kindness!
My God,
          were I to weep to Thee until my eyelids drop off,
          wail until my voice wears out,
          stand before Thee until my feet swell up,
          bow to Thee until my backbone is thrown out of joint,
          prostrate to Thee until my eyeballs fall out,
          eat the dirt of the earth for my whole life,
          drink the water of ashes till the end of my days,
          mention Thee through all of that until my tongue fails,
          and not lift my glance to the sky's horizons in shame before Thee,
          yet would I not merit through all of that
                    the erasing of a single one of my evil deeds!
          Though Thou forgivest me when I merit Thy forgiveness
                    and pardonest me when I deserve Thy pardon,
          yet I have no title to that through what I deserve,
                    nor am I worthy of it through merit,
          since my repayment from Thee
                    from the first that I disobeyed Thee
                    is the Fire!
          So if Thou punishest me,
                    Thou dost me no wrong.
My God, since Thou hast
          shielded me with Thy covering
                    and not exposed me,
          waited patiently for me through Thy generosity,
                    and not hurried me to punishment,
          and shown me clemency through Thy bounty,
                    and not changed Thy favour upon me
                    or muddied Thy kindly acts toward me,
          have mercy on my drawn out pleading,
                    my intense misery,
                    and my evil situation!
O God,
          bless Muhammad and his Household,
          protect me from acts of disobedience,
          employ me in obedience,
          provide me with excellent turning back [to Thee],
          purify me through repentance,
          strengthen me through preservation from sin,
          set me right through well being,
          let me taste the sweetness of forgiveness,
          make me the freedman of Thy pardon
                    and the slave released by Thy mercy,
          and write for me a security
                    from Thy displeasure!
          Give me the good news of that
                    in the immediate, not the deferred
                    - a good news I recognize -
          and make known to me therein a sign
                    which I may clearly see!
          That will not constrain Thee in Thy plenty,
                    distress Thee in Thy power,
                    ascend beyond Thy lack of haste,
                    or tire Thee in Thy great gifts,
                              which are pointed to by Thy signs.
          Verily Thou dost what Thou wilt,
                    Thou decreest what Thou desirest.
          Thou art powerful over everything.95

 

16  

وَكانَ مِنْ دُعائِهِ عَلَيْهِ السَّلامُ إِذَا اسْتَقالَ مِنْ ذُنُوبِهِ، أَوْ تَضَرَّعَ في طَلَبِ الْعَفْوِ عَنْ عُيُوبِهِ:

أَللّهُمَّ يا مَنْ بِرَحْمَتِهِ يَسْتَغيثُ الْمُذْنِبُونَ، وَيا مَنْ إِلى ذِكْرِ إِحْسانِهِ يَفْزَعُ الْمُضْطَرُّونَ، وَيا مَنْ لِخِيفَتِهِ يَنْتَحِبُ الْخاطِئُونَ، يا أُنْسَ كُلِّ مُسْتَوْحِش غَريب، وَيا فَرَجَ كُلِّ مَكْرُوب كَئيب، ويا غَوْثَ كُلِّ مَخْذُول فَريد، وَيا عَضُدَ كُلِّ مُحْتاج طَريد. أَنْتَ الَّذي وَسِعْتَ كُلَّ شَىْء رَحْمَةً وَعِلْماً، وَأَنْتَ الَّذي جَعَلْتَ لِكُلِّ مَخْلُوق في نِعَمِكَ سَهْماً، وَأَنْتَ الَّذي عَفْوُهُ أَعْلى مِنْ عِقابِهِ، وَأَنْتَ الَّذي تَسْعى رَحْمَتُهُ أَمامَ غَضَبِهِ، وَأَنْتَ الَّذي عَطاؤُهُ أَكْثَرُ مِنْ مَنْعِهِ، وَأَنْتَ الَّذِي اتَّسَعَ الْخَلائِقُ كُلُّهُمْ في وُسْعِهِ وَأَنْتَ الَّذي لايَرْغَبُ في جَزاءِ مَنْ أَعْطاهُ، وَأَنْتَ الَّذي لايُفْرِطُ في عِقابِ مَنْ عَصاهُ.

وَأَنَا يا إِلهي عَبْدُكَ الَّذي أَمَرْتَهُ بِالدُّعاءِ، فَقالَ: لَبَّيْكَ وَسَعْدَيْكَ، ها أَنَا ذا يا رَبِّ مَطْرُوحٌ بَيْنَ يَدَيْكَ، أَنَا الَّذي أَوْقَرَتِ

الْخَطايا ظَهْرَهُ، وَأَنَا الَّذي أَفْنَتِ الذُّنُوبُ عُمُرَهُ، وَأَنَا الَّذي بِجَهْلِهِ عَصاكَ، وَلَمْ تَكُنْ أَهْلاً مِنْهُ لِذاكَ. هَلْ أَنْتَ يا إِلهي راحِمٌ مَنْ دَعاكَ فَأُبْلِغَ فِي الدُّعاءِ؟ أَمْ أَنْتَ غافِرٌ لِمَنْ بَكاكَ فَأُسْرِعَ فِي الْبُكـاءِ؟ أَمْ أَنْتَ مُتجـاوزٌ عَمَّـنْ عَفَّرَ لَكَ وجْهَهُ تَذَلُّلاً؟ أَمْ أَنْتَ مُغْن مَنْ شَكا إِلَيْكَ فَقْرَهُ تَوَكُّلاً.

إِلهي لا تُخَيِّبْ مَنْ لا يَجِدُ مُعْطِياً غَيْرَكَ، وَلا تَخْذُلْ مَنْ لايَسْتَغْني عَنْكَ بِأَحَد دُونَكَ. إِلهي فَصَلِّ عَلى مُحَمَّد وَآلِهِ، وَلا تُعْرِضْ عَنّي وَقَدْ أَقْبَلْتُ عَلَيْكَ، وَلا تَحْرِمْني وَقَدْ رَغِبْتُ إِلَيْكَ، وَلا تَجْبَهْني بِالرَّدِّ وَقَدِ انْتَصَبْتُ بَيْنَ يَدَيْكَ، أَنْتَ الَّذي وَصَفْتَ نَفْسَكَ بِالرَّحْمَةِ، فَصَلِّ عَلى مُحَمَّد وَآلِهِ وَارْحَمْني، وَأَنْتَ الَّذي سَمَّيْتَ نَفْسَكَ بِالْعَفْوِ فَاعْفُ عَنّي.

قَدْ تَرى يا إِلهي فَيْضَ دَمْعي مِنْ خِيفَتِكَ، وَوَجِيبَ قَلْبي مِنْ خَشْيَتِكَ، وَانْتِفاضَ جَوارِحي مِنْ هَيْبَتِكَ، كُلُّ ذلِكَ حَياءً مِنّي بِسُوءِ عَمَلي، وَلِذلكَ خَمَدَ صَوْتي عَنِ الْجَأْرِ إِلَيْكَ، وَكَلَّ لِساني عَنْ مُناجاتِكَ.

يا إِلهي فَلَكَ الْحَمْدُ، فَكَمْ مِنْ عائِبَة سَتَرْتَها عَلَىَّ فَلَمْ تَفْضَحْني، وَكَمْ مِنْ ذَنْب غَطَّيْتَهُ عَلَىَّ فَلَمْ تَشْهَرْني، وَكَمْ مِنْ

شائِبَة أَلْمَمْتُ بِها فَلَمْ تَهْتِكْ عَنّي سِتْرَها، وَلَمْ تُقَلِّدْني مَكْرُوهَ شَنارِها، وَلَمْ تُبْدِ سَوْءاتِها لِمَنْ يَلْتَمِسُ مَعايِبي مِنْ جِيرَتي، وَحَسَدَةِ نِعْمَتِكَ عِنْدي، ثُمَّ لَمْ يَنْهَني ذلِكَ عَنْ أَنْ جَرَيْتُ إِلى سُوءِ ما عَهِدْتَ مِنّي. فَمَنْ أَجْهَلُ مِنّي يا إِلهي بِرُشْدِهِ؟ وَمَنْ أَغْفَلُ مِنّي عَنْ حَظِّهِ؟ وَمَنْ أَبْعَدُ مِنّي مِنِ اسْتِصْلاحِ نَفْسِهِ؟ حينَ أُنْفِقُ ما أجْرَيْتَ عَلَىَّ مِنْ رِزْقِكَ فيما نَهَيْتَني عَنْهُ مِنْ مَعْصِيَتِكَ، وَمَنْ أَبْعَدُ غَورْاً فِي الْباطِلِ، وَأَشَدُّ إِقْداماً عَلَى السُّوءِ مِنّي؟ حينَ أَقِفُ بَيْنَ دَعْوَتِكَ وَدَعْوَةِ الشَّيْطان، فَأَتَّبِعُ دَعْوَتَهُ عَلى غَيْرِ عَمىً مِنّي في مَعْرِفَة بِهِ، وَلا نِسْيان مِنْ حِفْظي لَهُ، وَأَنَا حينَئِذ مُوقِنٌ بِأَنَّ مُنْتَهى دَعْوَتِكَ إِلَى الْجَنَّةِ، وَمُنْتَهى دَعْوَتِهِ إِلَى النّارِ. سُبْحانَكَ ما أَعْجَبَ ما أَشْهَدُ بِهِ عَلى نَفْسي، وَاُعَدِّدُهُ مِنْ مَكْتُومِ أَمْري؟ وَأَعْجَبُ مِنْ ذلِكَ أَناتُكَ عَنّي، وَإِبْطاؤُكَ عَنْ مُعاجَلَتي، وَلَيْسَ ذلِكَ مِنْ كَرَمي عَلَيْكَ، بَلْ تَأَنـِّياً مِنْكَ لي، وَتَفَضُّلاً مِنْكَ عَلَىَّ، لاَِنْ أَرْتَدِعَ عَنْ مَعْصِيَتِكَ الْمُسْخِطَةِ، وأُقْلِعَ عَنْ سَيِّئاتِي الْمُخْلِقَةِ، وَلاَِنَّ عَفْوَكَ عَنِّي أَحَبُّ إِلَيْكَ مِنْ عُقُوبَتي.

بَلْ أَنَا يا إِلهي أَكْثَرُ ذُنُوباً، وَأَقْبَحُ آثاراً، وَأَشْنَعُ أَفْعالاً، وَأَشَدُّ فِي الْباطِلِ تَهَوُّراً، وَأَضْعَفُ عِنْدَ طاعَتِكَ تَيَقُّظاً، وَأَقَلُّ لِوَعِيدِكَ انْتِباهاً وَارْتِقاباً، مِنْ أَنْ أُحْصِىَ لَكَ عُيُوبي، أوْ أقْدِرَ عَلى ذِكْرِ ذُنُوبي.

وَإِنَّما أُوَبِّخُ بِهذا نَفْسي، طَمَعاً في رَأْفَتِكَ الَّتي بِها صَلاحُ أمْرِ الْمُذْنِبينَ، وَرَجاءً لِرَحْمَتِكَ الَّتي بِها فَكاكُ رِقابِ الْخاطِئِينَ.

أَللّهُمَّ وَهذِهِ رَقَبَتي قَدْ أَرَقَّتْها الذُّنُوبُ، فَصَلِّ عَلى مُحَمَّد وَآلِهِ، وَأَعْتِقْها بِعَفْوِكَ، وَهذا ظَهْري قَدْ أَثْقَلَتْهُ الْخَطايا، فَصَلِّ على مُحَمَّد وَآلِهِ، وَخَفِّفْ عَنْهُ بِمَنِّكَ.

يا إِلهي لَوْ بَكَيْتُ إِلَيْكَ حَتّى تَسْقُطَ أَشْفارُ عَيْنَىَّ، وَانْتَحَبْتُ حَتّى يَنْقَطِعَ صَوْتي، وَقُمْتُ لَكَ حَتّى تَتَنَشَّرَ قَدَماىَ، وَرَكَعْتُ لَكَ حَتّى يَنْخَلِعَ صُلْبي، وَسَجَدْتُ لَكَ حَتّى تَتَفَقَّأَ حَدَقَتاىَ، وَأَكَلْتُ تُرابَ الاَْرْضِ طُولَ عُمْري، وَشَرِبْتُ ماءَ الرَّمادِ آخِرَ دَهْري، وَذَكَرْتُكَ في خِلالِ ذلِكَ حَتّى يَكِلَّ لِساني، ثُمَّ لَمْ أَرْفَعْ طَرْفي إِلى آفاقِ السَّماءِ اسْتِحْياءً مِنْكَ، مَا اسْتَوْجَبْتُ بِذلِكَ مَحْوَ سَيِّئَة واحِدَة مِنْ سَيِّئاتي. وَإِنْ كُنْتَ تَغْفِرُ لي حِينَ

أَسْتَوْجِبُ مَغْفِرَتَكَ، وَتَعْفُو عَنّي حِينَ أَسْتَحِقُّ عَفْوَكَ، فَإِنَّ ذلِكَ غَيْرُ واجِب لي بِاسْتِحْقاق، وَلا أَنَا أَهْلٌ لَهُ بِاسْتِيجاب، إِذْ كانَ جَزائي مِنْكَ في أَوَّلِ ما عَصَيْتُكَ النّارَ، فَإِنْ تُعَذِّبْني فَأَنْتَ غَيْرُ ظالِم لي.

إِلهي فَإِذْ قَدْ تَغَمَّدْتَني بِسِتْرِكَ فَلَمْ تَفْضَحْني، وَتَأَ نَّيْتَني بكَرَمِكَ فَلَمْ تُعاجِلْني، وَحَلُمْتَ عَنّي بِتَفَضُّلِكَ فَلَمْ تُغَيِّرْ نِعْمَتَكَ عَلَىَّ، وَلَمْ تُكَدِّرْ مَعْرُوفَكَ عِنْدي، فَارْحَمْ طُولَ تَضَرُّعي، وَشِدَّةَ مَسْكَنَتي، وَسُوءَ مَوْقِفي.

أَللّهُمَّ صَلِّ عَلى مُحَمَّد وَآلِهِ، وَقِنِي مِنَ الْمَعاصي، وَاسْتَعْمِلْني بِالطّاعَةِ، وَارْزُقْني حُسْنَ الاِْنابَةِ، وَطَهِّرْني بِالتَّوْبَةِ، وَأَيِّدْني بِالْعِصْمَةِ، وَاسْتَصْلِحْني بِالْعافِيَةِ، وَأَذِقْني حَلاوَةَ الْمَغْفِرَةِ، وَاجْعَلْني طَلِيقَ عَفْوِكَ، وَعَتيقَ رَحْمَتِكَ، وَاكْتُبْ لي أَماناً مِنْ سَخَطِكَ، وَبَشِّرْني بِذلِكَ فِي الْعاجِلِ دُونَ الاْجِلِ، بُشْرىً أَعْرِفُها، وَعَرِّفْني فيهِ عَلامَةً أَتَبَيَّنُها، إِنَّ ذلِكَ لايَضيقُ عَلَيْكَ في وُسْعِكَ، وَلا يَتَكَأَّدُكَ في قُدْرَتِكَ، وَلا يَتَصَعَّدُكَ في أَناتِكَ، وَلا يَؤُودُكَ في جَزيلِ هِباتِكَ الَّتي دَلَّتْ عَلَيْها آياتُكَ، إِنَّكَ تَفَعَلُ ما تَشاءُ، وَتَحْكُمُ ما تُريدُ، إِنَّكَ عَلى كُلِّ شَىْء قَديرٌ.

 

 

http://kitapindir.tripod.com

http://nehculbelaga.tripod.com

http://ehlibeytkutuphanesi.tripod.com